Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal paylaşım platformları artık pazarlama karmasının ayrılmaz bir parçası. Online mecralar, sunduğu sayısız avantajla birlikte reklam verenler tarafından günden güne daha fazla tercih edilirken, geçen süreçte başarısı kanıtlanmış yüzlerce yeni yöntem keşfedildi. Bu açıdan bakıldığında her şey yolunda gibi görünse de, sosyal medya pazarlaması yapan markaların başarı kriterleri tartışma konusu…

Sosyal medya iletişimlerindeki başarılar değerlendirilirken, sadece alınan beğeni sayısını dikkate almak gibi bir yanılgıya düşülebiliyor. Facebook, reklamverenlerin fanlarıyla sürürülebilir ve interaktif iletişim kurmak veya markalarını daha geniş kitlelere ulaştırmak adına oldukça aktif kullandıkları bir mecra. Dolayısıyla markaların resmi sayfaları ne kadar çok kişi tarafından takip ediliyorsa,  hesaplardan gerçekleştirilen paylaşımlar da o kadar kalabalık kitlelelere ulaşıyor demektir (!).  En azından sektördeki genel algı bu yönde…

Peki gerçekten markanın takipçi sayısının yüzbinleri bulması, o markanın sosyal medyada başarılı olduğunu göstermeye yeter mi?

social-media-like

Cevabı çok basit aslında. Tüketicilerin Facebook’ta herhangi bir kurumsal sayfayı beğenmiş olmaları, o markayı çok iyi tanıdığı, tanımak istediği, merak ettiği, ya da ilgilendiği anlamına gelmiyor. Dolayısıyla sayfayı takip edenlerin niceliği etkili gibi görünse de, tek başına çok büyük anlam ifade etmiyor.

Bunun sebebi, sosyal medyada asıl önemli olanın etkileşim oranı olması. Gerçek başarı ise, insanların markanız hakkında konuşmalarını, onlar için gerçekleştirdiğiniz paylaşımlarınızı beğenip yorum yaparak etkileşime geçmek istemelerini sağlayabilmek… Etkileşim oranı hesaplanırken sosyal medyada paylaştığınız içeriklere yapılan yorumlar ve beğeniler hesaplanıyor. Böylelikle ortaya çıkan sayı, tek tuşla sayfanızı beğenip daha sonra varlığınızı unutan pasif bir kalabalık yerine, markanızla ve kendilerine sunduğunuz içeriklerle ilgilenerek size söyleyecek sözleri olan kitleyi ifade ediyor.

Genel anlamda Facebook kullanım alışkanlıklarına bakıldığında, kullanıcılar özellikle kurumsal sayfaları yalnızca arkadaşları beğendiği için, ya da bir yakını o şirkette çalıştığı için beğenmeye meyilli. Dolayısıyla X sayıda kullanıcının sayfanızı beğenmesi, markanızla ilgilenen, sizi seven, takip eden X kişinin olduğu anlamına gelmiyor. Etkileşim oranı ise, gerçek anlamda kaç kişinin ne sıklıkla markanızla iletişime geçtiğini gösteriyor. Bu oranın yüksekliği ise, markanızın ve içeriklerinizin beğenildiği, paylaşıldığı ve kullanıcıların sizden bahsettiği anlamına geliyor. Gerçek başarıyı da bu oran belirliyor.

Markaların bu farkındalığa henüz ulaşamadığı ise en büyük ve global olanların dahi etkileşim oranlarının %1’lere kadar düşük oluşuna bakılarak anlaşılabilir. Bu ikilemden hangi sosyal medya stratejisini uygulayan markaların daha kazançlı çıkacağını ise uzun vadede yaşayarak göreceğiz.